Kivuz

Kişisel Verilerin Korunmasına Türk Ceza Hukuku’nun Etkisi

Ceza hukuku, suç teşkil eden bir haksızlığın varlığından söz edilebilmesi ve dolayısıyla bir kişi hakkında işlemiş olduğu bu haksızlıktan dolayı, ceza hukuku yaptırımı uygulanabilmesi için gerekli şartların oluşup oluşmadığı ile ilgilenen bir hukuk dalıdır. Günümüzde, bireylerin dijital üzerinde gerçekleştirdiği eylemleri ve bu kanalda sahip olduğu hakları da artık Ceza Hukuku’nun konusu haline gelmiştir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde, bireylerin kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, çoğaltılması, yayılması ve hukuka aykırı olarak saklanması; Türk Ceza Hukuku ilkelerine ters düşecek ve suç teşkil edecektir.

Hukukumuzda giderek önemi kavranan kişisel veriler, birçok hukuk dalı ile korunmaya çalışılmaktadır. Bu koruma yalnızca Ceza Hukuku kapsamında olmayıp, Kabahatler Hukuku ile de desteklenmektedir. 6698 sayılı Kanun’da kişisel verilerin işlenmesi ile korunmasına ilişkin hükümlerin yanı sıra; verilerin işlenmesi ve korunmasına ilişkin kurallara uyulmadığı takdirde, Kabahatler Hukuku bakımından da birtakım düzenlemeler ve yaptırımlar içerdiği hükme bağlanmıştır. Bu sebeple, kişisel verilerin korunmasını yalnızca TCK kapsamında değerlendirmek eksik olacak, 6698 sayılı Kanun ile öngörülen idari yaptırımları göz ardı etmemek gerekecektir.

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin birtakım suç tipleri bulunmaktadır. Bu suç tipleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda özel hükümlerin düzenlendiği ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer almaktadır. 6698 sayılı KVKK’nın beşinci bölümünde ise “Suçlar ve Kabahatler” hükme bağlanmış ve Türk Ceza Kanunu’na atıf yapılmıştır.

Buna göre; kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 135 ve 140. madde arasında bulunan hükümler uygulanmaktadır.
Türk Ceza Kanunu genel olarak kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, ele geçirilmesi, bir başkasına verilmesi, yayılması ve yok edilmemesi eylemlerini suç olarak sıralamaktadır. Söz konusu verilerin kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine, ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda koruma kapsamını genişletmektedir.

Kanunda sayılan kişi ve görevlilerin, yine kanunda sayılan kural ve zorunluluklara uymamaları halinde birtakım yaptırımlara tabi oldukları açıkça belirtilmiştir. Bu yükümlülüklere uyulmaması sonucu kanunda öngörülmüş yaptırımlar açıklanmaktadır.

Türk Ceza Kanunu’nun doğrudan kişisel verilerin korunmasını ilgilendiren düzenlemeleri, madde 135 ila 140 hükümleri arasında yer almaktadır.
Madde 135 hükmünde, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi halinde kişiye, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verileceğinden bahsedilmektedir.

Söz konusu hükmün ikinci fıkrası ise, hukuka aykırı olarak kaydedilen kişisel verinin kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine, ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunu, suçun nitelikli hali olarak kabul etmekte ve bu durumda verilecek hapis cezasının yarı oranında artırılacağını öngörmektedir.

Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak bir başkasına verilmesi ise 136. Madde hükmünde düzenlenmiştir. Madde hükmü, verilerin yayılması veya ele geçirilmesinin iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırmaktadır.

Son olarak madde 138 hükmü, kişisel verilerin kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın yok edilmemesini suç olarak düzenleyerek, bu suçun işlenmesi halinde bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.

Okumaya devam edin...
Etiketler
Tarih: 12-03-2021
#kvkk
#ceza kanunu
#kişisel veri
#ceza hukuku