Kivuz

Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 'Kurula Şikâyette Bulunma Süresi' ile 'Veri İhlali Bildirimi'ne İlişkin Kamuoyu Duyuruları Hakkında Değerlendirme

Kişisel verilerin korunması alanına ilişkin her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı günümüzde, son olarak yine Kurul tarafından bir dizi kamuoyu duyurusunu içeren önemli bir adım atılmıştır. Belirtmeliyim ki, bir hukuk dalının oluşması o konuya özgü bir mevzuat düzenlemesi ve teori oluşturulmasından çok daha öte bir meseledir. Bir hukuk dalının oluşması için pozitif hukuk normlarının düzenlenmesi zorunlu bir unsur olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Bunun için daha ziyade konuya ilişkin somut olayların gerçekleşmesi, düzenlenmiş olan hukuk normlarının somut olaylara uygulanması ve bu olaylara ilişkin kararlar verilmesi gerekir. Dolayısıyla konuya ilişkin mevzuatın yanı sıra bu mevzuatın bir uygulama alanı olmalıdır. Böylece hukukun vazgeçilmez ve aynı zamanda da tamamlayıcı bir unsuru olan içtihat kavramı ortaya çıkacaktır. Zira ancak bu şekilde bir hukuk dalının oluştuğundan söz edilebilir.

İşte kişisel verilerin korunması alanı da tam olarak bu noktadadır. Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun yayınlanmasından bu yana özellikle yasal düzenlemeler bakımından atılan adımlar sonucunda kapsamlı bir mevzuat oluşmuştur.Kurul tarafından kendisine yapılan şikâyetler sonucunda ve somut olaylar kapsamında verilen kararlar konuya özgü uygulamanın ve içtihadın oluşmasını sağlamaktadır. Öte yandan Kanun kapsamında yapılan başvuru, şikâyet ve ihlal bildirimlerinin yayınlanması, ortaya somut örneklerin çıkması bakımından önemlidir. Bu nedenle kişisel verilerin korunması bilincinin gelişmesi ve somut olaylara konu edilmesi, nihayet bu olaylar hakkında ilgili mevzuat kapsamında kararlar verilmesi, her şeyden önce adım adım bir kişisel verilerin korunması hukukunun oluşması açısından sevindiricidir.

Bu noktada da mevzuata dayalı teorik bilgi vermekten mümkün olduğunca kaçınarak yalnızca söz konusu kararları değerlendirmeye ve uygulamada nelere dikkat edilmesi gerektiğini açıklamaya çalışacağım. Zira bugüne kadar kişisel verilerin korunması hukukunun ve bu hukukun değindiği hemen her konuda kitap, makale veya değerlendirme yazısı şeklinde yazmaya çalıştım. Bundan sonra, özellikle somut olaylara ilişkin değerlendirmelerimde hiç teorik bilgilere girmeden, doğrudan kararlara geçeceğim.

Yazının konusu olan iki temel husus şu şekilde özetlenebilir:
- Kişisel Verileri Koruma Kurulu 24.01.2019 tarihli ve 2019/9 sayılı Kararıyla bir Kamuoyu Duyurusu yayınlamıştır. Bu duyuruda veri sorumlusuna başvuru ile ilgili düzenlemeler getirilmiştir. Bu kapsamda veri sorumlusuna başvuru süreleri ile ilgili belirsiz noktalar açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.
- İkinci olarak, Kişisel Verileri Koruma Kurulu değişik tarih ve sayılı kararlarıyla veri sorumluları tarafından kendisine yapılan veri ihlali bildirimlerinden gerekli gördüklerini yayınlamıştır.

Bu iki temel hususu sırasıyla değerlendireceğim.

1. Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 24.01.2019 tarih ve 2019/9 sayılı Kararı
6698 sayılı Kanun’un “Veri sorumlusuna başvuru” başlıklı 13. maddesiyle ilgili kişinin veri sorumlusuna başvurusu usulü ve süresi düzenlenmiştir. Buna göre, ilgili kişi, Kanunun uygulanmasına yönelik taleplerini yazılı veya Kurulun belirlediği diğer yöntemlerle veri sorumlusuna iletir. Veri sorumlusu ise başvuruda yer alan talepleri talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz içinde sonuçlandırmalıdır.
Kanun’un “Kurula şikâyet” başlıklı 14. maddesinde ise ilgili kişinin Kurula şikâyette bulunma durumu düzenlenmiştir. Buna göre, ilgili kişi, 13. madde kapsamındaki başvurusunun reddedilmesi, verilen cevabın yetersiz bulunması veya süresinde başvuruya cevap verilmemesi hallerinde, cevabı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün; her halde başvuru tarihinden itibaren altmış gün içinde Kurula şikâyette bulunabilir.

Ancak bu noktada bazı belirsiz hususlara ilişkin sorular ortaya çıkmaktadır. Bu sorular ve Kurulun söz konusu kararıyla verilen cevaplar şu şekildedir:
- Veri sorumlusu, ilgili kişinin başvurusuna 30 gün içinde cevap verdiği hallerde Kurula şikâyet süresi nereden başlamaktadır, ilgili kişinin ne kadar süresi vardır?

İlgili kişi, Kanun’un 13. maddesi kapsamında veri sorumlusuna başvuruda bulundu ve veri sorumlusu söz konusu maddeye uygun olarak 30 gün içinde ilgili kişiye cevap verdi. Bu durumda ilgili kişinin Kanun’un 14. maddesi kapsamında bulunan Kurula şikâyet hakkı, veri sorumlusunun cevap verdiği tarihten itibaren başlar. Diyelim ki, veri sorumlusu ilgili kişiye 15 gün sonra cevap verdi, ilgili kişinin Kurula şikâyet hakkını kullanabilmesi için otuz günlük süresi bu cevabın verildiği tarihin ertesi günü başlar. Öyleyse böyle bir durumda ilgili kişinin toplam süresi 45 gündür. Dolayısıyla ilgili kişinin veri sorumlusuna başvurduğu tarihten itibaren her halde 60 günlük bir şikâyet süresi söz konusu değildir.

Veri sorumlusuna taleplerini iletecek olan ilgili kişilerin bu duruma dikkat etmesi gerekir. Esasen Kanun hükmünden bu durum açıkça anlaşılmaktadır. Ancak her halde 60 günlük bir sürenin söz konusu olması, ilgili kişinin cevap verilsin veya verilmesin, Kurula başvurmak için veri sorumlusuna başvurma tarihinden itibaren 60 günlük süresinin olduğu gibi yanlış bir algıya neden olmuştur. Bu yanlış algı, her ne kadar Kanun hükmüyle zaten anlaşılsa da açıkça altı çizilerek giderilmeye çalışılmıştır.

- Veri sorumlusu, ilgili kişinin başvurusuna kendisine tanınan 30 günlük süre içerisinde cevap vermemesi halinde ilgili kişinin şikâyette bulunma süresi kaç gündür?
İlgili kişi, Kanun’un 13. maddesi kapsamında veri sorumlusuna başvuruda bulundu ve veri sorumlusu bu maddeyle kendisine tanınan 30 günlük süre içerisinde cevap vermedi. Bu durumda ilgili kişinin Kurula şikâyet hakkı, 30 günlük süre sonunda başlayacağı için, veri sorumlusuna başvurduğu tarihten itibaren 60 günlük süre içerisinde Kurula şikâyette bulunma hakkı vardır.

Belirtmeliyim ki veri sorumlusunun ilgili kişi tarafından kendisine yapılan başvuruya cevap vermemesi durumu Kanun hükmü ile hiçbir şekilde belirli değildir. Dahası madde açıkça hatalı bir ifade içermektedir. Maddeyle, veri sorumlusunun cevap vermemesi hali, ilgili kişinin cevabı öğrendiği tarihe bağlanmıştır. Ancak verilmeyen bir cevap söz konusu iken ilgili kişi cevabı nasıl öğrenecektir? Aslında idare hukukunda, idareye yapılan başvurunun belli bir süre suskunlukla geçirilmesi halinde, söz konusu başvurunun reddedilmiş sayılacağı ve ilgili dava açma sürelerinin bu sürenin sonundan itibaren başlayacağına ilişkin özellikle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenleme bulunmaktadır (m. 10). Ancak KVKK’da yapılan başvuru her zaman idareye olmayıp veri sorumlusu niteliğine sahip gerçek ya da tüzel kişi ya da kamu hukuku veya özel hukuk tüzel kişisi olabilmektedir. Buna göre İYUK hükümlerinin kıyasen burada uygulanması da mümkün değildir.

Dolayısıyla Kurulun bu durumu açıklığa kavuşturması oluşacak yorum farklılıklarını gidermesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte kanaatimce bu açıklama yeterli görülmemeli ve Kanun’da yer alan açık ifade hatası giderilmelidir.

- Veri sorumlusunun, ilgili kişinin başvurusuna kendisine tanınan 30 günlük süre geçtikten sonra cevap vermesi halinde ilgili kişi şikâyet hakkını nasıl kullanacaktır?

İlgili kişi, Kanun’un 13. maddesi kapsamında veri sorumlusuna başvuruda bulundu ve veri sorumlusu cevap verdi ancak bu arada ilgili maddeyle kendisine tanınan 30 günlük süre geçti. Bu durumda ilgili kişinin şikâyet hakkı esasen yukarıdaki soruyla paraleldir. Veri sorumlusuna cevap vermesi için 30 günlük süre tanındığına göre, cevap vermemesi ile bu süre geçtikten sonra verilen cevap arasında bir fark olmamalıdır. Zira ilgili kişi, veri sorumlusunun ne zaman cevap vereceğini tahmin edebilmek ve verilecek cevabı beklemekle yükümlü değildir. Bu nedenle 30 gün geçtikten sonra verilen cevabın süreye herhangi bir etkisi kabul edilmemiştir. Bu durumda da ilgili kişinin Kurula şikâyet hakkı veri sorumlusuna başvurduğu tarihten itibaren 60 gündür. Özellikle bu durumun açıklığa kavuşturulması faydalı olmuştur.

Aslında idare hukukunun ve idari yargılama hukukunun sürelere ilişkin bu düzenlemeleri hukukçular tarafından gayet iyi bilinmektedir. Ancak bu Kanun toplumun her kesimine hitap ettiği ve bireylerin bir hukukçunun yardımı olmadan da başvuruda bulunmaları sıkça görülen bir durum olduğu için Kurum, yerinde olarak, bir yandan hukuka uygun işlem yapabilmek bir yandan da hak kayıplarına neden olmamak için bu şekilde bir karar almış ve  ilan etmek yolunu seçmiştir.

2. Veri İhlali Bildirimine İlişkin Kamuoyu Duyurusu
Kurul, veri sorumluları tarafından kendisine yapılan veri ihlalleri bildirimlerinden dokuz tanesini 24 Ocak, 6 Şubat ve 14 Şubat tarihlerinde kamuoyu duyurusu şeklinde yayınlamıştır. Duyuruların tümü veri ihlali bildirimlerine ilişkindir. Bu duyurularda bildirimi yapan veri sorumluları da ilan edilmiştir.
Veri sorumlusunun veri ihlallerini bildirme yükümlülüğü Kanun’un “Veri güvenliğine ilişkin yükümlülükler” başlıklı 12. maddesinin 5. fıkrasıyla şu şekilde düzenlenmiştir:

“İşlenen kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları tarafından elde edilmesi hâlinde, veri sorumlusu bu durumu en kısa sürede ilgilisine ve Kurula bildirir. Kurul, gerekmesi hâlinde bu durumu, kendi internet sitesinde ya da uygun göreceği başka bir yöntemle ilan edebilir.”
Buna göre, veri sorumlusu tarafından hukuka uygun olarak işlenen kişisel verilerin başkaları tarafından elde edilmesi halinde veri sorumlusunun bu hususu veri ilgilisine ve Kurula bildirmesi bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Veri sorumlusunun bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi veri güvenliğine ilişkin yükümlülüklerini ihlal ettiği anlamına gelir ve Kanun’da öngörülen idari para cezası ile sonuçlanır. Ayrıca Kurula, bu bildirimleri gerekli gördüğü takdirde yayınlama yetkisi verilmiştir.

Yukarıda da belirtildiği gibi bu duyuruların tümü veri ihlali bildirimlerine ilişkindir. Bu duyuruların her birini tek tek açıklayarak birbirini tekrar etmek yerine, Kurul’un yayınlamış olduğu bildirilerde hangi hususları göz önünde bulundurmuş olduğuna ilişkin bir ayrımın yapılmasını daha doğru ve faydalı buluyorum. Zira söz konusu duyurular zaten Kurulun resmi sitesinde bulunmaktadır ve burada tekrar etmenin hiçbir anlamı olmayacaktır[1]. Bu nedenle aşağıda duyuruları değil, bu duyurularda göze çarpan hususları ayırarak bir değerlendirmede bulunacağım. Böylece veri sorumlularının dikkat etmeleri gereken hususları belirlemeye çalışacağım.

a. Kurulun hangi veri ihlali bildirimini ilan edeceğine ilişkin gereklilik ölçütü
Kurul yukarıda belirtilen Kanun hükmüyle kendisine yapılan ihlal bildirimlerinden gerekli gördüklerini ilan etmekle yetkili kılınmış ve bu yetkisine dayanarak gerekli olduklarına kanaat getirdiği bildirimleri yayınlamıştır. Bu noktada ilk eleştirim, Kurulun kendisine yapılan veri ihlali bildirimlerinden hangisini ilan edeceği noktasında göz önünde bulundurduğu kriterlerin yeterince belirli olmamasıdır. Kanun hükmü göz önünde bulundurulduğunda, ilan etmiş olduğu bildirimleri gerekli gördüğü anlaşılmakla birlikte, bu gereklilik kanaatinin neye göre yapıldığı belirsizdir. Kurul tarafından “ilan edilmesi gerekli” veya “ilan edilmesine gerek yok” ayrımı neye göre yapılmaktadır?

Bununla birlikte yayınlanan duyuruların içeriğine bakıldığında veri sorumluları tarafından yapılan bildirime yer verildiği görülür. Bu bildirimlerde yer alan ortak hususlar şüphesiz Kurulun önemli bulduğu ve ilan edilmesi gerektiğini düşündüğü veri ihlali bildirimlerine işaret eder. Öyleyse her ne kadar Kanun hükmüyle hangi bildirimlerin neye göre ilan edileceği açıkça belirlenmiş olmasa da Kurul tarafından ilan edilen bildirimler bir arada ele alındığında hangilerinin gerekli görüldüğü anlaşılabilmektedir. Ancak yine de kamuoyu duyurusu şeklinde yayınlanan veri ihlal bildirimlerinin neye göre gerekli görüldüğünün özet olarak açıklığa kavuşturulması taraftarı olduğumu belirtmeliyim.

b. Bildirimlerde yer alan veri ihlallerinden etkilenen kişi sayısı
Yayınlanan bildirimlere bakıldığı zaman bazılarında söz konusu veri ihlallerinden etkilenen kişi sayısının da belirtilmiş olduğu görülüyor. Öyleyse Kurulun kendisine yapılan bildirimleri ilan etmesinde gerçekleştirilen veri ihlalinin kapsamını göz önünde bulundurduğu sonucuna ulaşılabilir. Bu noktada özellikle veri sorumlusuna yönelik olarak gerçekleştirilen siber saldırılar neticesinde verileri elde edilmiş olabilen ilgili kişi sayısının belirtilmiş olması dikkat çekicidir. Kanaatimce Kurul, diğerlerine kıyasla daha fazla veri sahibini etkileme tehlikesi bulunan veri ihlallerine öncelik vererek, bu ihlalleri içeren bildirimleri yayınlamayı gerekli görmüştür.

c. Bildirimlerde yer alan veri ihlallerine konu olan kişisel verilerin niteliği
Bazı bildirimlerde söz konusu veri ihlallerine konu olan kişisel verilerin nelerden oluştuğuna da yer verilmiştir. Belirtmeliyim ki, hukuka aykırı olarak elde edilen kişisel veriler, yalnızca ad ve soyad gibi daha genel ve temel olarak nitelendirilebilecek kişisel verilerden oluşmamaktadır. İlgili kişinin ad ve soyadından başlayıp, tüm kimlik ve iletişim bilgilerinin ihlali söz konusudur. Daha da ötesi özel nitelikli kişisel verilerin yer aldığı sağlık raporu dahi veri ihlaline konu olmuştur. Veri ihlallerinde konu olan kişisel verilerin miktarı, yoğunluğu ve niteliği Kurul tarafından önemsenen diğer bir husus olmuştur. Dolayısıyla büyük sayıda ve önemde kişisel verinin siber saldırı ya da sızıntı sonucu hukuka aykırı olarak üçüncü kişiler tarafından ele geçirilmesi halinde bulunulan ihlal bildirimlerinin Kurul tarafından ilan edildiğini düşünmekteyim.
Görünen o ki, Kurul, belli bir yoğunluk ve önemi dikkate alarak kamuoyuna açıklamada bulunmaktadır. Ancak bu konuda Kurul’un herkes tarafından bilinen ölçütler belirlemesi ve ilan etmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyim. Zira uygulamada gördüğümüz bazı örnekler kamuoyuna ilan endişesiyle bazı veri sorumlularının veri ihlali bildiriminden kaçındıkları ve bu konuda olası bir riski üstlendikleri yönündedir. Kamuoyu duyurusu açısından belirliliğin sağlanması bu tür hukuka aykırı uygulamaların da önüne geçebilecektir.

Okumaya devam edin...
Etiketler
Tarih: 17-03-2021
#kvkk
#kişisel verilerin korunması
#veri ihlali